ARICILIK

ARICILIK

www.kestanebali.trtc.biz

Genel anlamda arıcılık, bir amaç doğrultusunda “Arıları Kullanabilme ve Yönetebilme Sanatı” olarak adlandırılabilir. Teknik arıcılık için bilgi ve tecrübeye ihtiyaç vardır. Aksi halde, bilgi ve tecrübe olmadan teknik arıcılık hatta sıradan bir arıcılık bile yapmak mümkün değildir. Arıcılığa başlamadan önce arı ailesi (koloni), aile bireyleri ve koloninin yaşam düzeni ile arıcılığı ilgilendiren diğer konularda bilgi sahibi olunmalıdır.
Bilgi ve tecrübeden yoksun yapılacak arıcılık ekonomik kazanç bir yana, başarısızlıkla sonuçlanır.

Arıcılığın tarihçesi insanların mağara hayatı yaşadığı on binlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. M.Ö. 7000 yıllarına ait mağaralara çizilen resimler, çok eski tarihlere ait arı fosilleri ve benzeri tarihi buluntular bu görüşü doğrulamaktadır. İlk insanlar doğal olarak ağaç kovukları ve kaya oyuklarına yuvalanan oğulları öldürerek ballarından yararlanmışlardır.

Tarihi gelişim içinde taş devrinden itibaren; önce mantar ve ağaç kütükleri sonra da toprak ve kilden yapılmış kaplar kovan olarak kullanılmış ve zamanla bugün kullanılan kovanlar geliştirilmiştir. Gerçek arıcılık, insanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları öldürmeden bir miktar bal almaları ve bir miktar balı da arılara bırakmaları ile başlamıştır. Arıların gen merkezlerinin Orta-Doğu ülkeleri olduğundan arıcılığın ortaya çıkması bu ülkelerde olmuştur. Bununla birlikte M.Ö. 1300 yıllarına ait olduğu sanılan ve Hititler devrinden kalma Boğazköy’deki taş yazıtlarda arılardan bahsedilmesi arıcılığın Anadolu’da da çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir.

Son birkaç yüzyıl öncesine kadar çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık, bir çok bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar gelişme süreci yaşamıştır. Günümüz arıcılığına gelinmesinde; 1787 yılında ana arının havada çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin izahı, 1851 yılında çerçeveli fenni kovanın keşfi, 1857 yılında temel petek kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal süzme makinesinin icadı, 1882 yılında larva transfer yöntemiyle ana arı yetiştirme tekniğinin keşfi ve 1926 yılında ana arılarda yapay döllemenin bulunuşu gibi icatlar katkıda bulunmuştur.

ARICI KİMDİR?

Meslek Standartları Kurumunun tanımına göre; Arıcı, kendi başına ve belirli bir süre içerisinde, arılı kovan hazırlama, ana arı, oğul arı ve arı ürünleri üretme, arı kolonisinin bakım, beslenme, arı ürünleri hasadı, arıcılık araç, gereç ve ekipmanlarının bakım ve onarım işlemlerini yapma bilgi ve becerisine sahip nitelikli kişidir. Arıcı, işletmenin genel çalışma prensipleri doğrultusunda, araç, gereç ve ekipmanları etkin bir şekilde kullanarak, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çevre koruma düzenlemelerine ve mesleğin verimlilik ve kalite gerekliliklerine uygun olarak, belirlenmiş görev ve işlemleri yerine getirir.

NEDEN ARICILIK?

Modern tarımın önemli dallarından biri olarak kabul edilen arıcılığı, yurdumuzun hemen heryerinde başarıyla yapmak mümkündür. Yaşadığımız coğrafyanın iklimi ve bitki örtüsü özellikleri, arıcılıktan verimi yüksek sonuçlar alınmasına olanak sağlayacak niteliktedir. Arıcılık az bir sermaye ve emekle yapılmaya çok uygun bir uğraştır. İsteyen herkes evinin bahçesinde 2-3 kovana bakabileceği gibi, işe ticari boyut katıp bu sayıyı rahatlıkla 20-30 kovana çıkartabilir. Bu özelliğinden dolayı, bir ailenin geçimini sağlayan ana uğraş olabileceği gibi, diğer işlerin yanında ek gelir sağlayan yardımcı bir faaliyet olarak da rahatlıkla yapılabilir. Arıdan elde edilen bal, balmumu, polen ve diğer ürünler ülke ekonomisine önemli girdiler sağlar. Bu ürünlerin besin olarak tüketilmesinin sağlıklı yaşam ve dengeli beslenme konusuna olan katkıları da herkesçe bilinir. Arıcılığın tarım açısından en büyük önemi ise, bitkilerin tozlaşmasında oynadığı roldür. Polen toplamak için çiçekten çiçeğe gezen arı, bitkilerin doğal yoldan döllenmesine yardımcı olur. Yapılan araştırmalara göre arının bu fonksiyonu yaklaşık olarak üründe %40 verim artışı sağlar.Yurtdışında birçok meyve bahçesi sahibi tozlaşma döneminde bahçesi için arı kovanı kiralar. Buralarda arıcılar bu işten de gelir elde eder.

Bir arı kolonisi diğer tarımsal üretim dallarında olduğu gibi sürekli bakım istemez. En azından sabah akşam, yem, su, gübre vs istemez. Belli dönemlerde birkaç saati alacak bir bakım işlemi, sağlıklı arı kolonilerine sahip olmak için yeter de artar bile. Arıcılık ayrıca büyük uzmanlıklar gerektirmez, kolaylıkla öğrenilebilir. Zaten arıcıların en büyük meziyetlerinden birisi de bildiklerini başkalarına öğretme arzusudur. Arıcılık yapmaya karar veren herkes, bu işi bilenlerin yardımlarıyla kısa zamanda arıcılık faaliyetinin ince ayrıntılarını öğrenmeye başlar.
Arıcılığın çok önemli bir uğraş olduğu, bu işe gönül verenler tarafından sıklıkla vurgulansa da malesef ülkemizde bu alanla ilgili gerekli ve yeterli yatırımlar önemsenerek yapılmamaktadır. Bilindiği gibi bütün dünyada sentetik katkı maddeleri içermeyen doğal gıdalara karşı büyük bir ilgi oluşmaya başlamıştır. Arıcılık hiçbir teknolojik yatırım yapmaya gerek kalmadan kendiliğinden katkısız ve doğal gıda üreten bir sistemdir. Bu yüzdenekonomik değeri önümüzdeki yıllarda kendiliğinden artacaktır.

ARICILIĞA NASIL BAŞLANIR?

Arıcılığa başlamadan önce muhakkak gerekli araştırmaları yapıp, bu konu ile ilgili temel teorik bilgileri öğrenmek gerekir. Bu bilgileri kitaplardan, dergilerden, internet ortamından ya da ilgili kurumların yayınlarından edinebiliriz.
Arıcılığa başlayanları başarızlığa sürükleyen en büyük faktör, kulaktan dolma bilgilere itibar etmeleridir. Bu yüzden çevremizde başarılı bir şekilde modern arıcılık yapan kişilerle tanışıp gerekli başlangıç bilgilerini öğrenmek en sağlıklı yoldur. Özellikle geleneksel olarak atadan dededen kalma usullerle arıcılık yapan, ki kovanları modern bile olsa, arıcılığı belli bir aşamadan öteye geçirememiş kişilerin söylediklerini çok dikkate almamak gerekir.
Başarılı olmak isteyen arıcı sürekli araştırmalı ve arıcılıkla ilgili yeni yeni oluşturulmuş teknikleri öğrenmeye çalışmalıdır. Sabırlı olan ve kendini sürekli geliştiren bir arıcının başarılı olmaması için hiçbir sebep yoktur.
Arıcılığa pratik olarak satınaldığımız boş bir kovana oğul koydurarak, arazide bulduğumuz sahipsiz bir arıyı alarak ya da arılı bir kovanı satın alarak başlayabiliriz.
Ama en iyi başlama yöntemi, arısı güçlü, anası genç bir kovan alarak başlamaktır. Hatta alacağımız kovanlar standartlara uygun, ve içindeki arının cinsi de belli olursa, bu en iyi başlama yöntemidir.
Arıcılığa en fazla 3 kovanla başlamalı, tekniklerini öğrendikten sonra kovan sayısını zamanla çoğaltmalıdır.
Arıcının ilk öğrenmesi gereken şey hiç kuşkusuz arılığa girerken dikkat edilmesi gereken kurallardır. Arıcılığı emniyet içinde yapabilmek için özellikle arıları kızdıran davranışların neler olduğunu bilmek ve önlemlerini almak gerekir.
İkinci öğrenilmesi gereken şey, arı kovanının açılması ve çerçevelerin kontrol edilme yöntemleridir. Arıcı bir çerçeveye baktığında, hangi hücrenin yavru, hangisinin bal, hangisinin polen içerdiğini anlayabilmelidir.
Bu arada dişi arı, erkek arı ve ana arıyı ilk bakışta tanıyabilme becerisi kazanılmalıdır.
Zaman içinde kovan içindeki çeşitli problemlerin neler olabileceği ve bunların önlenmesi yöntemleri öğrenilmelidir.
Arıları gerektiğinde besleme ve dönem sonunda ürünleri hasat edip, arılığa kışlatma pozisyonuna getirme yöntemleri de zaman içinde öğrenilmesi gereken konulardır.

PRATİK BİLGİLER
ARI BİRLEŞTİRME

iki ya da daha fazla kovandaki arayı, tek kovanda toplama işine arı birleştirme denir. Arı kovanlarını birleştirme iki nedenle yapılır. Birincisi anası ölmüş kovanlar anası olan bir kovanla birleştirilerek sönmeleri önlenir. İkincisi ise zayıf iki kovan birleştirilerek tek ve güçlü bir koloni oluşturulur. Arılıkta her zaman çok sayıda zayıf kovan yerine, az sayıda güçlü kovan bulundurmak daha avantajlıdır. Güçlü kovanlar hastalıklara ve zararlılara karşı daha dirençli olur. Bal toplama mevsiminde arı sayısı fazla olan kovan daha çok bal taşır. Ayrıca güçlü kovanlar kış şartlarına daha iyi dayanır.
Birleştirilmesi düşünülen iki kovanın birbirlerine olan yakınlık mesafesi yavaş yavaş azaltılır ve yanyana getirilir. Hava koşullarının izin verdiği müsait bir akşam üstü, bütün arılar kovanlarında olduğu bir zamanda birleştirme işlemine başlanır.
İki ya da daha fazla sayıdaki arı kolonisini birleştirmenin bir çok yöntemi vardır; gazete kağıdı ile birleştirme, elek teli ile birleştirme, un ile birleştirme gibi. Ama en pratik ve zahmetsiz birleştirme şekli koku ile birleştirme usulüdür.
Bilindiği gibi arılar yabancı arıları kokularından tanırlar. Birleştirilen iki arı kolonisinin kavga etmemesi için kokularının aynı olması gerekir. Bunun için içine koku katılmış şerbet iki kovanın içine de püskürtülür. Ya da oğul kokusu ya da benzeri arıların rahatsız olmayacağı kokuya batırılmış bir parça pamuk iki kovana da konarak bir süre beklenir. Hatta çok az sıkmak kaydıyla insanların kullandığı normal parfümle de bu bu amaçla kullanılabilir.
İki koloninin kokusu da birbirinin aynısı olduktan sonra daha zayıf olan kolonideki çerçeveler arılarıyla birlikte alınarak, diğer kovanın içine yerleştirilir. Eğer iki kolonide de ana arı varsa, daha genç ve sağlıklı olanı bırakıp diğer anayı öldürmek gerekir. Analardan birisini öldüremezsek iki ana kavgaya tutuşur ve muhtemelen genç ve güçlü olan ötekini öldürür. Arılar birleştirildikten sonra bir kaç gün beslenirlerse hiç kavga etmeden ortak yaşamlarına problemsizce devam ederler.

www.kestanebali.trtc.biz